Sayfalar

23 Haziran 2014 Pazartesi

Tire'de bir gün...


Bu Cumartesi, yani 21 Haziran'da Tire'deydik. Bol bol fotoğraf çektik, yedik ve yürüdük. İşte objektifimize yansıyanlar...
Meşhur Tire Köfte

İşte meşhur Tire köftesi. Kıyma ve tuzdan ibaretmiş. Şişlere dizilen uzun köfteler, tereyağı ve domates sosunda, üzerleri maydanoz ile süslenerek ikram ediliyor. Tadı harika. Tatlı olarak olmazsa olmaz da tatlı lor üstü karadut reçeli. Biz Hacıoğlu'nda yedik, adres: İş Bankası'nın altı. Tavsiye ediyoruz :)
Karnımızı doyurmadan yola koyulamayız :) / Lunch time...
İlk durağımız Keçeci Arif Bey. Yolda Semerci Kamil Bey'i görüyoruz. Güleryüzlü sakin Kamil Bey'le selamlaşıyoruz. Hala işinin başında. "Semer hala alan var mı?" diye soruyorum. "Köylerden gelip alıyorlar" diyor. Ne mutlu ki hala ihtiyaç var ve böyle bir meslek var. "Sizden sonrası" diyorum. "Kalmadı" diyor. :(

Semerci Kamil Bey
Arif Bey'in atölyesi, kalabalık ve işlek. O sırada masaörtüsü yapılıyor, çalışan gençler onları yaparken biz de misafir olarak etrafı tam anlamıyla talan ediyoruz. Fularlar, şapkalar derken, keçenin renkli dünyasında kayboluyoruz. O sırada hayır için dağıtılan lokma ve çaylar geliyor. İzmir'li olmayanlar için sokakta bedava lokma dağıtılması epey ilginç, biliyorum, benim için ise o lokmayı yemek en mutlu olduğum anlardan biri...


Arif Usta ve ekibi



Esin'e pembe yakışır



Tire'nin sokakları, çalışkan esnaflarla dolu. El emeği ile işlerini yapan, genelde belli bir yaşın üzerindeki bu ustalar, muhtemelen mesleklerinin son temsilcileri. Güleryüzlü, işini canla başla yapan, aralarda yan dükkanlarla muhabbeti de aynı sıcaklıkta devam ettiren bu ustaları görünce, onlara hayranlık duyuyorsunuz. Keşke yaptıkları işler, teknoloji ve seri üretimin ezici çoğunluğu altında yok olup gitmese diyorsunuz...

Burada tasmalar üretiliyor

Kalaycı

Nalıncı usta işini büyük bir dikkatle yapıyor. Nalınları hamamlar ve camiler alıyormuş. Fiyatı 5TL. Emek: kesinlikle daha fazla. Bir de süslü olanları var, onlar da 12 TL. Ustanın elinin çabukluğunu görseniz... Çok fotoğraf çekince istemeden dikkatini dağıtıyoruz sanırım, "hadi bakalım şimdi de diğer arkadaşlarınız" gelsin deyip, müşterilerini içeri alıyor, bizi kibarca yolluyor :)



Süslü nalınlar

Ayakkabı tamircisi

Esnaf beyefendiler öğle namazı sonrası sohbet için bir aradalar... Bazıları emekliymiş, sosyal ortam olsun diye babalarından kalma dükkanlarının başındalarmış. Çok sevdiğim Ege şivesiyle: "İsmail Ustaya da gidiverin gari" dediler. Gideriz tabii :) ...



İsmail Usta da keçe üreticisi. Esnaf arkadaşlarının deyimiyle "fantağzi" ürünleri yok, çobanlara kepenek yapıyor. Atölyesi koyun yünü ile karışık beyaz sabun kokuyor. Keçe nasıl yapılır: Yün tiftikleri önce geniş yaygılara serilir. Rulo yapıp dürülen bu yaygılar, pres makinesine konur. İyice dövülür. Sonra açıldığında yün birbirine kaynamış ve keçeye dönüşmüş olur. Kepenek için ön ve arkayı oluşturup, rulo yapılıp tekrar prese konuyor, beyaz sabunla beraber saatlerce dövülüyor. En son da yıkama yapılıyor, böylelikle o kesif yün kokusu üründen gidiyor.

İsmail Ustanın keçe atölyesi


Burası da Beledi dokumanın yapıldığı bir tarihi bina. Beledi dokuma: pamuk ve ipekli. El tezgahlarında yapılıyor. Onca ip arasından ayak pedalları, mekik ve el maharetiyle nasıl yapılıyor, baksam da çözemiyorum. Ürünler ucuz değil, tabii emeği çok: yün atkılar 100 TL. Masa örtüsü, pamuk ve ipek şallar, yün atkılar buranın ürün gamından...



Beledi dokuma, el tezgahları


Köy kahvesinde bir mola. Bunu hak ettik, sıcakta yürümek bizi zorladı. Nefis bir karadut şerbeti içiyoruz. Yanında taze karadutlar ikram. Her hafta pazardan yediğim karadutlardan farklı bir tadı var. Ellerimizde karadut lekesi kalsa da o lezzetten sonra hiç şikayetçi değiliz.
Kahvehanedeyiz.

Karadut suyu ve taze karadutlar. Hepimizin makineleri de masayı işgal etmiş:)

Tire'de hayat 1950'lerde donmuş gibi. Yanyana dükkanlar, çok eskiler ve aktif olarak kullanılıyorlar. Tabelaları fırça ile yazılmış. Nalbant -- Bey, Berber, Terzi İsmail Bey gibi...Cumartesi öğlen sıcağında herkes işinin başında, aralıksız bir emek var.


Yorgancı

Kıraathane

Artık yıkılmak üzere bir han. Eskinin atlı oteli.

Yolculuğun son molası Derekahve'de. Burası bir cennet olabilir. Kuş sesleri, su sesi, akan mini şelaleler, ağaçlar, gölgeler. Ruhum dinlensin huzur bulsun diyorsanız adres burası olabilir.
Burası bir cennet... Derekahve

Derekahve

Ege'nin güzel kadınları
Derekahve'de ben...


Huzurlu bir yol, beni burada bırakın


0 yorum:

Yorum Gönder