Sayfalar

15 Temmuz 2012 Pazar


İstanbul sahili bir büyük ocakbaşı


 

Şehrin göbeğinde mangal yapılır mı?
Bir Pazar günü Bakırköy sahilden başlayıp yeni kapıya kadar gidin… Göreceğiniz manzaraya inanamayacaksınız.  Binlerce insan, yeşil sahilde deniz kenarında İstanbul’un o şahane manzarasına karşı piknik yapıyor. Hamaklar kurulmuş, futbol sahaları oluşturulmuş, çocuklar büyükler sere serpe çimlerde... Hava güzel manzara güzel, piknikçiler gayet mutlu…
Peki, şehirde piknik yapmak gerçekten güzel mi?

Çünkü bir yanda keyif varken, bir yanda ilkellik diz boyu… Görüntüler tam anlamıyla bir görsel karmaşa, curcuna…

Uygar dünya kenti ,mega şehir İstanbul iki tezatı bir arada yaşıyor: Mavi kapakları, sosyal sorumluluk bilinciyle alınmış (!) yüzlerce şişenin gövdesi yerlerde, temiz şehrin olmazsa olmazı bisiklet yolları mangallarca işgal edilmiş; her yer duman altı… Çimler bakımlı ama genç kızlar çekirdekleri çitleyip yanlarındaki torbayı pas geçerek yerlere tükürüyor. Açıkhava müzesi olan kentin Yenikapı sahilindeki tarihi surlarının pencere kenarını barbekü olarak kullananı bile gördüm. Pes doğrusu…

Milletçe lezzetin bu biçimini çok seviyoruz, kabul… Her küçük yeşillik, en küçük bir çim parçası bile bize pikniği hatırlatmaya yetiyor.

Manisa’da otoyol kenarındaki üçgen kavşakta bile mangal yapılıyor ama gerçekten büyük şehrin göbeğinde mangal yapılır mı?  Uzun zamandır cevabı düşünüyorum ama bunun bir cevabı varsa bile söz konusu neredeyse genetik mirasımız olan mangal/piknik olunca, pek tartışılabilir ve uygulanabilir görünmüyor.

O zaman soruyu değiştiriyorum: Bunu uygar, düzgün bir şekilde yapmanın bir yolu var mı? Madem bu keyiften vazgeçmiyoruz, bunun temiz bir yolu yöntemi olmalı, değil mi?

O sahil şeridi boyunca dikkat ettim, tek bir çöp kutusu bile görmedim, tek bir görevli de… Umumi tuvalet ise bir taneydi.

Pikniği bir şehir çöp şöleni değil bir kent etkinliği, bir hafta sonu keyfi haline getirmek istiyorsak bence önce bireysel bilinç, sonra yerel yönetimler düzeyinde yaptırım ve düzenleme gerekiyor. Bir sonraki ilgili Belediye Meclisi toplantısının gündemini “İstanbul’da piknik yapmak” olarak önermek istiyorum

O zaman belki bir gün hep beraber bir sahilde bir piknik keyfi yaparız. J

7 Nisan 2012 Cumartesi

Kulindağ'da sabah kahvaltısı


Sonradan Gurmeler için yazdığım bir yazı.Lezzetseverlerin ilgisini çekebilir :)

ŞEHRİN İÇİNDE BİR VAHA-Kulindağ

Güneşli bir cumartesi günü, Sonradan Gurmeler olarak rotamızı İstanbul’da baharın en güzel karşılandığı yerlerden birine çeviriyoruz. Kahvaltımızı, şehre hem yakın hem de onun karmaşasından uzak bir mekanda, Polonezköy yakınlarındaki Kulindağ’da yapacağız.
Kulindağ aslında sadece bir restoran değil, aynı zamanda özenle planlanmış ahşap odalarıyla sevimli bir konaklama mekanı, doğaya uyumlu tasarlanmış, iki doğasever kardeşin yoğun emeği ile şekillenmiş bir gizli bahçe.



Kulindağ’ın sahibi, Dursun kardeşlerin babası Polonezköy’deki bu arsayı yıllar önce alıyor ve ağaç dikiyor. Çok sevdiği bu araziye özlediği memleketi Trabzon’un bir beldesinin adını veriyor. Böylelikle arazinin adı Kulindağ oluyor. Yıllar sonra biri mimar diğeri elektronik mühendisi olan iki kardeş, baba yadigarı bu isimle, her şeyini kendileri tasarladıkları bu tesisi kuruyorlar.
Kahvaltımız için mekanın kısmen daha sakin olduğu, Cumartesi sabahının erken saatlerini tercih ediyoruz. (Bir not: Kulindağ’ı ziyaret etmek isteyenlerin önceden rezervasyon yaptırmalarını tavsiye ederiz.)
Vardığımızda bizi yemyeşil ağaçların altındaki masamız, ve lezzetli bir açık büfe ev kahvaltısı bekliyor. Kokuları iştahımızı daha da açan ekmekler ve hamur işleri, orada yerinde yapılıyor, sıcak sunuluyor. Cevizli ekmeği çok beğeniyoruz. Reçeller de ev yapımı ve bazıları bugüne kadar bilmediğimiz çeşitler. Favorimiz reçel oluyor, ve onları çözebilmek için bol bol tadıyoruz. Peynir ve zeytinler ise standardı devam ettirebilmek için büyük marketlerden tercih edilmiş. Kızartmaları, meyveleri, domates-salatalığı da ekleyince tabaklarımız epeyce doluyor.

Kahvaltı sonunda, bol oksijeni içimize çekmek ve yediklerimizi eritmek için çevrede yürüyüş imkanı da buluyoruz. Sonradan Gurmeler olarak orman içinde sağlıklı bir yürüyüşle günü tamamlayarak İstanbul’a dönüyoruz. Baharda bol lezzetli nice günlere, afiyet olsun…