Sayfalar

17 Kasım 2015 Salı

Bergama_Ege'nin şirin hazinesi

Birkaç hafta önce İzmir Fotoğraf Haftası kapsamında, yurt içi ve yurt dışından profesyonel fotoğrafçılar ve fotoğrafseverlerle birlikte Bergama'daydık. Bir Egeli olarak bile uzun süredir Bergama'yı görmemiştim. Ve sanırım son zamanlarda yaptığım en güzel gezi bu oldu.

Bergama, Kuzey Ege'nin şirin ilçesi. Temiz sakin sokaklarıyla büyüleyen bu ilçe, 2014 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirasları listesine dahil edilmiş.

Bergama'nın tarihi milattan önce 4.yüzyıla dayanıyor. İlk yerleşim Akropoliste kurulmuş. Antik dünyanın güzelliklerinden olan Akropolis bugün de Bergama'ya gelen turislerin ilk ve en önemli uğrak noktası...

Akropolis aslında bir açık hava müzesi. En önemli parçası, Zeus Altarı, artık yerinde olmasa da bugün kalıntılar arasında kütüphane, dev tiyatro ve tapınakları görmek mümkün. Yamaca yaslanmış dik basamakları ile heybetini hissettiren tiyatro, 10.000 kişilikmiş. Antik dünyanın heykel sanatının önemli örneklerinden olan ve Bergamalıların zaferini simgeleyen Zeus Altarı ise bugün anayurdundan çok uzakta, Berlin'deki Pergamon Müzesi'nde sergileniyor. Geri almak için girişimler olduysa da henüz başarılı bir sonuç yok. Almanya'ya 1800' lerin sonunda kaçırılan bu eser, yurt dışına kaçırılan pek çok diğer tarihi eserimiz gibi, kendi kültür hazinemizin kaybettiğimiz bir kısmı.

Avrupa Müzelerinde övünülerek sergilenen, görülmek için sıraya girilen bu eserler, gönül ister ki, kendi ülkemizde, kendi vatanlarında sergilenebilsin. Daha da önemlisi onları korumak mümkün olsun.

Bir fotoğrafsever için Bergama'nın her hali çok güzel. Akropolise teleferikle çıkmak da bence güzel, sokaklarında gezinmek de... Sokaklarda ara sıra karşınıza çıkan tarihi eserler sanki geçmişi bugün ile harmanlıyor, barış içinde iki farklı zamanı yaşatıyor.


Bu gezi sırasında bir antik medikal terapi merkezi olan Asklepeonu ve Kızıl Avlu adındaki bazilikayı göremedim. Özellikle Asklepeonu çok merak ediyorum. Kızıl Avlu ise restorasyonda olduğu için gezilemiyor.

Sadece kültür değil, Bergama'nın doğası, yeraltı zenginlikleri ve el sanatları da meşhur.


Öğleden sonra saat 5'e yaklaşırken fotoğraf kulubünden arkadaşlarımla kilimcilerin olduğu yere doğru yola koyulduk. Gün batımının yumuşak ışığını kaçırmadan, tanıdık bir dükkanı ve ustalarını işlerinin başında fotoğraflamak istedik. Gittiğimiz kilim dükkanı, iki kardeşe ait. Çocukluklarından beri bu işi yapan iki kilim ustası kardeşin, çoğu zanaatkar gibi, ardından işlerini devralacak bir çırakları yok. 

Aslında fotoğraf için girmiştik ama ben girer girmez kapının yanındaki kilime vuruldum. Rengarenk bu kilim girişte öylece dekorun bir parçası gibi duruyordu." Satar mısınız" diye sorup olumlu cevap alınca dünyalar benim oldu. 40 yıllık kilimin eskiyen tarafları özenle tamir edildi, ve kilimi günün en güzel hatırası olarak yanıma aldım.


Bergama gezisi, sonbaharın çınarlardaki rengini hissettiğimiz, açık havanın tadına vardığımız, bol bol fotoğrafla ve tabii benim için güzel bir kilimle biten bir gezi oldu. Yeni gezileri ve yeni fotoğrafları şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum. 

0 yorum:

Yorum Gönder