Sayfalar

30 Ekim 2014 Perşembe

I AmSterdam



Sonbahar'da Amsterdam ve çevresi: Demet, Buket ve ben

Merhaba,

Eylül'de gezmenin tadı bir farklı oluyor. Bu sefer uzun yıllar önce gittiğim ve aslında pek de hatırlamadığım Amsterdam'ı, Demet ve Buket'le gezdik.

Güleryüzlü seyahat arkadaşları ve ılık hava olunca, bir de şehir Amsterdam olunca, 4 günlük seyahat çok güzel geçti. İşte benim notlarımdan Amsterdam...


1-Burada yaşanır:
Burası nasıl estetik bir kent!!  Sokaklar kalemle çizilmiş gibi. Tabela kirliliğini bırak, göze hafifçe batacak hiçbir şey yok. Fazla güzel, çok itinalı.
Hele bir tren garı var, garın önüne geçerseniz eski Amsterdam, bütün binalar tarihi, bir tablo gibi. Garın diğer tarafına yer altından geçin, bütün binalar modern. Bir taraf 19.yy bir taraf 21.yy. Zaman tünelinde hızlı bir yolculuk :)


2-Bisikletin bu kadar seri olduğunu hiç görmemiştim!
Katlı bisiklet otoparkı!
Bisiklete binmeyi çok severim ama sürmeyi sanırım pek bilmiyorum :P  Burada ne kadar hızlı biniyorlar. Parmaklarıyla sinyal veriyorlar. Bisiklet yolları muntazam. Bisikletlere özel trafik ışıkları var. Düzeni bozmadan bisiklete binmek gerekiyor .
bisiklet için trafik ışıkları
sağa sinyal
Yayalar, bisiklet yoluna çıkamıyor çünkü öncelik bisikletin. Arabalar da çok alışık. İlginç bir gözlemim hafif motorsikletlerin de (Vespa vb.) bisiklet yolunu kullanması oldu. Bisikletler epey eski, vitezsiz, gösterişten uzak şehir bisikletleri.
Delft'te bir bisiklet otoparkı
Amsterdam için bir pazar gezintisinden çok daha fazlası bisiklet... 1.5 milyon kişinin yaşadığı bir şehirde 1 milyon bisiklet olduğunu düşünürsek, bu sağlıklı ulaşım aracının onlar için anlamı da zaten belli oluyor :)
Delft sokaklarında bisiklet
Ulaşım kadar sağlık için de kullanan var tabii: Yolda 80 yaşında, bir delikanlı kadar fit, kaskıyla bisiklet formasıyla, antrenman yapan amcalar gördüm.

Turistler içinse her yer kiralık şehir bisikleti dolu. 2-3 tane ana bisiklet kiralama markası var, renklerinden ayırt ediliyor. Frenli bisikletlerde 3 saati 11 Euro. Aldığınız yere bırakıyorsunuz.

Benim için en güzel anımız 3 saatlik kiralık bisiklet sürme maceramız oldu. Hem şehri bilmiyorduk, hem de o kadar seri bisiklet sürmeyi, yine de hallettik. Önden ben, ortada Demet arkada Buket, tıngır mıngır gittik. Biraz içgüdü biraz harita bilgisiyle yolu bulup Vondel Park'ta dolaştık, I Am Amsterdamın önünde fotoğraf çektirdik, kanalları turladık. Mükemmeldi!!!
Buket bisikleti parkediyor
Bir de park yeri konusu var beni şaşırtan. Bisikletlerin 3 katlı park yerlerinin yanı sıra şehirde, kaldırımda, beyaz boya ile sınırlandırılmış alanları var. Öyle her yere parkedemiyor(muşsun) meğerse. Bunu da bisiklete ceza kesen polisi görünce anladım. Bisiklete barkod yapıştırdı. Zabıt tuttu. Görevli iri bir adam geldi ve bisikletin kilidini elektrikli testereyle kesti. Ben de bütün bu süreci birkaç metre ötede, epey merakla izledim. Polisin kafasını kaldırıp: "bu kız bize niye bakıyor?" diye düşündüğünü farkettiğimde de "memur bey, ceza ne kadar?" diye de sormayı ihmal etmedim. 10 Euroymuş. Değmez, bisikleti beyaz boyanın içine parkedelim :P
Beyaz boyanın içine parkedelim
Yanlış park Amsterdam'dan döner, barkod yapıştırılmış, zabıt tutuluyor.

Görevli kilidi imha ederken
3-Kanal turu
Kanal turu güzeldi. Hollandalılar suyla mücadele etmek için yıllar harcadıklarından su mühendisliği konusunda epey iyilermiş. Ülkeleri, suların altında kalma tehlikesi içinde olduğu için, yaptıkları kanallar bentlerle, doğaya, insan aklıyla çözüm buluyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Kanallar suyu dağıtmak için bir zorunluluk ve şehre karakterini veren bir güzellik. Sadece Amstel nehri gerçek su kaynağı, onun dışındaki tüm kanallar insan eliyle oluşturulmuş.

4-Bot evler
Bot evler, ilk başta şirin mekanlar olsun diye yapılmamışsa da bugün şehrin en güzel manzaralı ve pahalı konaklama tercihlerinden biri. Geçmişte, ev sıkıntısı yüzünden yapılan bu bot evlerin sayısı bugün 2500. Bazılarında oturuluyor, bazıları otel olarak kullanılıyor.


5-Lale 
Lale soğanlarını aldım, Aralık'ta, hafif havalar soğuduğunda dikeceğim. Soğanları, sadece laleye özel bir dükkandan aldım. Kasada sordum, "Lalenin menşei Türkiye'dir. Onlar da çok eskiden Orta Asya'dan öğrenmişler" dediler. Onlar lalenin anavatanı kadar epey dürüst... Eh, keşke bizler de onlar gibi sahip çıkıp laleyi kendi marka çiçeğimiz haline getirebilseymişiz.
Bu arada Hollanda çiçekçilik ve tarım konusunda çok başarılıymış, not etmiş olayım.

6-Fiyatlar
Fiyatlar, Euro 3 TL olunca epey yüksek geliyor. Gezinin toplam maliyeti, kişisel harcamalar hariç 650 Euro oldu. Müze ücretleri bence çok pahalı 22 Euro civarı. Yiyecek içecek de çok ucuz sayılmaz. Ulaşım beni şaşırttı: 1 bilet 3 Euroya yakın. Küçücük bir şehir için hiç uygun değil. Eğer bol bol müze gezeceğim diyorsanız I AMSTERDAM kartlarını tavsiye ederim. Hem pek çok yerde indirim sağlıyor. Tek günlük sınırsız bilet de fena fikir değil. O biletle bir tramvaya atlayıp son durağa kadar gitmek, sonra bir başkasıyla başka bir yere kadar gitmek çok zevkli!!!

7- Delft, Den Haag, Volendam-Marken
Bir günümüzü Büyük Hollanda turuna ayırmak başta bana çok itici gelmiş olsa da, Demet ve Buket'e itiraz edemedim. İyi ki de etmemişim. Tur 120 Euroya mal oldu ama gittiğime sevindim. Tavsiye ederim. Tüm ülke zaten İstanbul kadarmış, bir günlük bir gezi genel izlenim için yeterli.

Delft: Delft'te yaşanır. Keşke üniversitedeyken değişim programıyla gitseymişim. Delft üniversitesi çok meşhur, Avrupa'daki en iyi İnşaat Mühendisliği bölümlerinden biri de oradaymış. Delft, seramiğiyle meşhur bir kent. Mavi beyaz seramikleri, şehrin kimliğini oluştururken, her yerde satılan Hollanda seramiği hediyeliklerin de kaynağı oluyor.
Delft Blue
Delft
DenHaag yani Lahey: Bir parlemanto kenti. Orası için Delft kadar ilginç diyemem.

Scheveningen: Lahey'den sonraki durağımızdı. Plajı var, yazın epey renkli bir yer oluyormuş. Bir dondurma molası kadar kalabildik.


Volendam ve Marken: Çok şirin balıkçı köyleri. Burası nasıl bir köy dedirtiyor. Yapacak fazla bir aktivite yok, 2 saat yeter. Sakin bir öğleden sonra gezisi ve  acıkınca bir balık yemeği için gidilebilir.


8-Tasarım ve Müzeler:
Calder Mobil hareketli heykel
Bu sefer fazla müze gezmedik. Ben bir tek Tasarım ve Modern Sanatlar Müzesi'ni gezdim, Mondrian, Picasso ve Chagall'ın tabloları, bir de Calder'in dev MOBİL heykelleri vardı. Müzede küçük bir Endüstriyel Tasarım Salonu da bulunuyor, ama çok ilginç değil. En çok, rüzgarla hareket eden; o yüzden her an farklı görünebilen eğlenceli Calder heykellerini beğendim; Tasarım bölümünde 2. sınıfta bize onları ödev olarak vermişlerdi. Onun dışında bu müze, sadece resme ve sanata özel merakı olan kişilere uygun diyebiliriz.
Tek parça sac malzemeyi kıvırmışlar, güzel bir şehir bankı olmuş

Calder'in Mobil denen hareketli heykellerinden biri
Amsterdam'dan kısa kısa:

  1. Amsterdam'da konut değerli. Evler, eskiden cephe genişliklerine göre vergilendirilirlermiş. O nedenle evlerin cepheleri çok dar.
  2. Bu dar cepheli evlerin içindeki merdivenler de çok dar ve dikmiş. Öylesine ki, eşya çıkarmak mümkün olmadığından, evlerin çatılarında kancalar var. Bu kanca ile yükler dışarıdan yukarı çıkarılıyor.
  3. Evlerin bazılarında ön cepheler hafifçe öne yatık. Sebebinin yük kaldırılırken alt katlara çarpmaması olduğunu düşünüyorum.
  4. Herrengracht adındaki kanal benim favorim. En geniş cepheli evlerin olduğu Herrengracht (Asiller) Kanalı'nda şehrin en varlıklı aileleri yaşarmış.
  5. Şehrin merkezi Dam meydanı ve Tren garı. Oradan her yere yolunuzu bulabilirisiniz.
  6. Leidesplein eğlenceli bir meydan. Gece, meydana açıkta üçlü pisuar kuruyorlar :) Sabah da kaldırıyorlar. En şaşırdığım şeylerden biri bu oldu!
    Sokak pisuarı. Gece var, gündüz yok
  7. Benim favori meydanım ise Rembrantplein. Gece orası ışıklıyken oturmak çok güzel.
  8. Meşhur Red Light district,küçücük bir mahalle. Gündüz hiç bir şey yok, gayet sakin ve sıradan. Gece ise ününü hakediyor. Amsterdam'da sınırlar çok geniş. 
  9. Yemek olarak külahta patates kızartması meşhur. Onun dışında kendine özel bir yiyeceği yok. Dolayısıyla lokal yemek bulacağım telaşına hiç gerek yok :) 
  10. Patates kızartması



Sonuç

Amsterdam'ı çok sevdim. Yaşanabilecek kadar güzel bence...Cıvıl cıvıl,kalabalık; hem de su var. Mimarisi düzenli, insanlar saygılı, ayrıca tasarım konusunda da iddialılar. Sevdiklerim de yanımda benimle gelse daha ne isterim, orada yaşayabilirim :)



1 yorum:

BH dedi ki...

Bayaa eğlenmişsiniz maşalla maşallaa :D

Yorum Gönder