Sayfalar

11 Nisan 2013 Perşembe

Kelebeğin Rüyası


 
Bu aralar gittiğim filmlerin hepsi hüzünlüymüş onu fark ettim şimdi. İtiraf etmek gerekirse ben bu filmde hiç ağlamadım ama ağlayanları duydum. Konu derseniz, bana göre uzun zaman hatırda kalacak kadar çarpıcı değil,  ama bir dönemi yansıtması açısından bu ay izlediğim diğer iki film gibi bu da bir miktar belgesel niteliği taşıyor. Oyunculuklar harika, Mert Fırat mı Kıvanç Tatlıtuğ mu daha iyi karar veremiyorum. İkisi de mükemmeldi. Renkler, kostümler, dekorlar çok güzel ve filmin konusu hüzünlü de olsa karakterlerin mutluluğundan dolayı film rengarenk. Dönem filmlerine ilgi duyanlar kaçırmasın.

Bembeyaz bir film




 

Sarıkamış- Eve Dönüş
Beyaz beyaz bembeyaz… Bu filmi izlerken beyazlıktan sıkılabilirsiniz. Ama o duygu aslında filmin gerekliliği… Yine tarihe dokunan bir film ve bize savaşı göstermese de kısa bir kesidini gösteriyor. Ölüm ve terk edilmişlik yürek acıtıyor. Filmin sahnesi bembeyaz ve durağan, konusu da yavaş, ama o yoklukta bile ben gerilim ve heyecanı son ana kadar yaşadım. Amerikan filmlerindeki hayatta kalma mücadelesinin daha gerçekçi bir versiyonu…


Twice Born



Film çok yeni değil ama ben daha yeni izleyebildim. Penelope Cruz, Emile Hirsch’in yanı sıra bizden de Saadet Işıl Aksoy’un oynadığı film, bugün ile geçmiş arasında geçişlerle sürüyor. Filmin başrolündeki Gemma (P.Cruz), oğlunu da alıp Bosna’ya gelmiş, geçmiş anılarına doğru bir yolculuk yapmaktadır. Bosna Savaşı sırasında yaşanan büyük bir aşkı, arkadaşlıkları ve dramı anlatan filmden ben çok etkilendim. Saadet Işıl Aksoy, taşıyıcı anne rolüyle çok başarılı; diğer oyuncuların da oyunculukları mükemmel… Çok mutlu bir film değil belki ama tek kelimeyle çarpıcı olarak özetleyebilirim. Kimi zaman İtalya’ya kimi zaman Bosna’ya gidiyor film. Yakın tarihin büyük ayıbı Bosna savaşını unutturmaması açısından da ayrıca saygı duydum. Dram sevenlere tavsiye edilir J


 

11 Şubat 2013 Pazartesi

Medya- Özlem Gürses

İş Dünyası’nın ODTÜ’lüleri 4
Medyadan bir öykü: Özlem Gürses

7 Şubat 2013 Perşembe akşamı İş Dünyası ODTÜlüleri buluşmalarının dördüncüsünü Cezayir Lounge’da gerçekleştirdik. Konuğumuz, medyanın ünlü ODTÜ’lü ismi Özlem Gürses’di.
Etkinliğimizin açılış sorusu olarak mezunlarımıza “Nasıl haber alıyoruz”u sorduk. Çoğunluğun internet diye cevapladığı soruda, genç mezunlarımızın twitter ve blogların yanı sıra, cep aplikasyonlarını da ne kadar yakından takip ettiğine şahit olduk.


Samimi bir ortamda bol sohbet ve kahkaha içinde devam eden sohbette, başarılı bir mezunumuzun, oyuncu ve medya danışmanı Özlem Gürses’in (ARCH’90), ilginç hayat hikayesini, mimarlıktan medyaya uzanan, sonra akademisyenlikle devam eden kariyer serüvenini dinledik. Bu serüvenin medyadaki kısmı, ekranın en sıcak noktası olan ana haber bülteninden, belki de en masum kısmı olan çocuk programlarına kadar çeşitlilik gösteriyordu.
Bizimle, samimiyetle, duygu ve düşüncelerini paylaşan konuğumuza en çok merak ettiğimiz soruları sormayı da ihmal etmedik.
Özlem Hanım’a gelen ilk soru: “Haber alabiliyor muyuz?” oldu. “Evet, haber alabiliyoruz, haber almak çok kolay ama gerçeği öğrenmek çok zor” diye yanıtladı deneyimli gazeteci… Gazeteciliğin Türkiye’de hiçbir zaman bugünkü kadar zor olmadığından bahsetti. Toplum olarak fazla soru sormamamıza ve önümüze gelen haberleri normalleştirdiğimize dikkat çekti. Gazetecilerin belki de en önemli farkı ise buradaydı. “Bir gazeteci her habere kuşku ile yaklaşır, sorgular. Çok duyum alır, ancak duyum almak bile fazla bilgi kirliliğine yol açabilir” diye açıkladı Özlem Hanım.
Hepimizin aklındaki en önemli sorulardan diğeri ise tarafsız medyaydı. Tarafsız medya günümüz için bir hayalse, o zaman, Özlem Hanım’ın haber alma sırrı neydi?
Özlem Hanım gazetecilerin eline meslek gereği yaklaşık 9-10 gazete ulaştığını anlattı. En hızlı habere twitterdan ulaştığını, onun dışında marjinal medyayı takip ettiğini, iki aşırı uçtan habere ulaşıp sentez çıkarmayı tercih ettiğini anlattı. İletişimde yeni yükselen akıma, dijital medyaya dikkat çekti. Ana akım medyanın neredeyse bittiğinden, sosyal medya ve yan medyanın yükseldiğinden, evimizin mutfağından program yapılabilecek günlere yaklaştığımızdan bahsetti. Videonun anlatım gücünü vurguladı: “Video is the new text”.

Konuyu bize medyanın tam içinden, kendi çarpıcı anılarıyla esprili bir şekilde anlatan konuğumuzla karşılıklı sohbetimiz, gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti.
Mezunlarımızı, iş dünyasına yönelik bir buluşmada, güncel bir konu ve konukla bir araya getirmeyi; ODTÜlüler arasında işbirliği ve karşılıklı görüş alışverişini geliştirmeyi hedefleyen İş Dünyasının ODTÜ’lüleri Buluşmaları, bahar aylarında yeni konu ve konuklar ile devam edecek. Tüm mezunlarımızı bekliyoruz.


İrem Güngör (ID’02)