Geçen hafta çok kısa bir İngiltere seyahatim oldu. Bu seyahati ailemle yaptık. Babam, bir dönem İngiltere'de okumuş ve oraları yeniden görmek istedi. İşte oradan notlarım :)
Meşhur Kırmızı Otobüsler |
Babamın yürümeyle ilgili ciddi sıkıntıları var. Dolayısıyla seyahat biraz daha yavaş ve konforlu olmak üzere tasarlandı. Havaalanlarında engelli servisini kullandık, tekerlekli sandalye rezervasyonu yaptım. Özellikle İstanbul havalimanı yaşlılar, yürüme zorluğu olanlar ve engelliler için feci bir yer. Çok uzun mesafe yürüyorsunuz.
Ama THY'ye önceden bilgi verirseniz yolcunuz için büyük kolaylıklar sağlayabilirsiniz. Hem İstanbul hem Londra'da engelliler için özel ayrıcalıklı geçişler var, tek kişilik buggylerle götürüyorlar. Ben daha önce farketmemişim ama yaşlılar kullanıyorlardı.
Londra'da havalimanından çıkınca ilk kez Uber kullandım. Uber cahiliyim, çünkü İzmir'de UBER yok. Hatta Türkiye'de yok. Ama Londra'da çok yaygın ve süper kolay bir uygulama. Ücret açısından da çok makul. Havalimanı - şehir merkezi 66£ tuttu.
Otel: Londra'da şehrin tam merkezinde Thistle Hotel Trafalgar'dan oda aldım. Tercihim muhteşemmiş. Çünkü otel hem Piccadilly'e hem Trafalgar'a 200-300m mesafedeydi ve çok büyük rahatlık oldu. Aralarda otele uğrayıp elimizdekileri bırakabildik. Dinlenebildik vs. Ancak otelin bazı odaları çok küçük, Londra'da otel seçecekseniz boyutuna bakmanızı öneririm.
Onun dışında gitmeden günler önce hop on hop off otobüs ve tekne seyahati aldım ki, bu kötü bir alışveriş oldu. Çünkü babam hiç birine gitmek istemedi ve bileti boşuna gitti. Bilet kişi başı yaklaşık 56£. Ama ben inatla, annemi de sürükleyerek hop on hop off otobüs ve tekne gezisini yaptım. İyi ki de yapmışız diyorum. Çünkü şehri tanımamız için çok yardımcı oldu. Ayrıca ben bu turistik otobüsü toplu taşıma olarak kullandım ve gideceğimiz yerlere o şekilde vardık. Bu sayede çok az metroya bindik. Onun ucuz alternatifi 11 numaralı şehir otobüsüymüş (1.65£); internette gördüm.
Metroda temassız kredi kartı geçiyor. Hem girişte hem çıkışta aynı kartı okutuyorsunuz. Şehrin her yerine metro bağlantısı var. Metrolar engelli dostu değil.
Yemek-içmek: Açıkçası çok gurme tercihler yapamadık. China Town'da açık büfe Çin yemeği var (15£ sınırsız, 8£ paket servis), çoğu insan onları tercih ediyordu. Yedik ama muhteşem değildi. Fish & Chips var, 15£. Paul ve Pret a Manger'ler var. Bu gezide özel bir tada rastlamadım. Bugün gitsem Paul'de bir sandviç salatayı tercih ederim.
Londra'daki ikinci akşamımızda bir müzikale gittik. Ben müzikal ararken çok yorulmuştum. O yüzden buraya tüm deneyimimi yazayım ki gideceklere fikir olsun. Moulin Rouge müzikaline Royal Circle (orta bölümden) K koltuklarından almıştım 90£. Son dakikaya bırakmadım, ki zaten salon tümüyle dolmuş. Az bir ücret ödememiş olmama rağmen yerimiz çok kötüydü. İyi bir yer için 110-120£luk yerlerden almak iyi olurmuş. İkinci yarıda önlerden bir boş yere rastladım ve neredeyse sahnenin içinden izledik. İyi bir yerden izlemenin keyfi bambaşka.
Müzikale giderken |
Müzikal, Fransa'da 1899'da geçiyor. Ama bugünün en bilindik şarkılarını yorumlamışlar ve çok eğlenceli olmuş. Moulin Rouge, Paris'te, cancan danslarıyla ünlü bir gece kulübü. Bu müzikal de orada geçen bir aşk hikayesini anlatıyor. İlk sahneler oldukça seksiydi. Gece kulübü temalı olmasından dolayı, sahne aşırı süslü ve ışıklı, kostümler abartılı ve şarkılar neşeliydi.
Moulin Rouge |
Tek sahneyle kalmamışlar, ışık hızında sahneler değişiyor, kostümler değişiyor. Müzikler, şarkılar, kostüm, ışık ve oyunculuk harikaydı. Çocuklara tavsiye etmem ama büyükler için kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu kadar güzel şovlar başarmalarını takdir ettim. Daha önce Aslan Kral'a gitmiş ve onu da çok beğenmiştim. Her köşe başında bir müzikal bulmak mümkün.
Londra'da fark ettiklerim: Çok fazla göçmen var. Müslüman çok var, tesettürlü çalışan çok var. Hintli, Çinli, Arap, Afrikalı derken neredeyse beyaz İngiliz yok gibi. Bu tespitimde de yanılmıyormuşum çünkü 2035 yılında Londra'nın %50'si azınlıklardan oluşacakmış. En meşhur caddeleri Oxford Street'te bir adam stant açmıştı, son ses Kuran-ı Kerim çalıyor ve hurma dağıtıyordu. Bana çok abartılı gelen bu tanıtım, Londralılara hiç garip gelmiyordu. Çünkü başka bir gün de aynı yerde Hristiyanlık propagandası yapılıyormuş. Bir gün, bir çağrı merkezini aradım. Açan kadının aksanı o kadar kötüydü ki, Hintli, defalarca tekrar ettirmek zorunda kaldım. Ama öyle aksanlı bir kişi demek ki rahatlıkla çağrı merkezinde çalışabiliyor.
O kadar karışık bir nüfus ama hiç melezleşmemişler. O da bana ilginç geldi. Demek ki kendi aralarında evleniyorlar ve genleri devam ediyor. * (Edit-İngiltere'de yaşayan arkadaşım Selen'in notu: "Gördüğün Hintliler melez değil belki ama ikinci nesil ve İngiliz çoğu. Hintli misin diye sorsan aşırı içerler ve İngiliz’im ben der")
Mağazalarda mutlaka engelli/şişman/sandalyede cansız manken kullanıyorlar. |
Sinirlenmiyorlar. Sakinler. Trafikte de sakinlermiş. Müzikalde elektrikler gitti, sonra bir aksilik oldu diye 15 dk oyunu durdurdular. Kimseden çıt çıkmadı. Sinirlenen olmadı.
Ayrıca çocuklara da dikkat ettim. Sesleri çıkmıyor. Uçakta hem gidiş hem gelişte önüme arkama İngiliz çocuklar oturdu. Ipadleri yoktu. Evet sıkıldılar, hareket ettiler ama rahatsız etmediler. Anneleri çok sakindi ve ağlayan çocuk olmadı.
Z kuşağına ait şahit olmadığım ama duyduğum iki ilginç şey var. Birincisi, filmli analog fotoğraf makinaları gençler arasında popüler olmuş. İkincisini de haberlerde duydum. 13-16 yaş arasında balık tutmak popüler olmuş. Konsantrasyonu ve sakinliği arttırdığı için tercih ediliyormuş. Başvurular (balıkçılık belgesi almak gerekiyormuş) artmış. 48.000 genç, başvuruda bulunmuş
Şehir çok pahalı. Evet bizim paramızın değeri düşük diyeceksiniz ama onlara göre de çok pahalıymış. Aylık toplu taşıma ücreti 230£muş. Zaten günlük 7.6£'u aşınca toplu taşıma bedava oluyor. Otobüslerde 1 saat indi bindi uygulaması var. Yemek içmek, Merkez Londra'da yüksek ve kaliteli değil.
Her milletin yemeklerini bulmak mümkün. Lübnan, Vietnam, Çin en çok denk geldiklerim. Son akşam Pub Food yedik ki aslında en lezzetlisi ve oraya özgün olanı da oydu. Pub food öneriyorum.
Hava çok ilginç. Sabah yağmur yağıyor. Sonra güneş açıyor. Sonra yine yağmur yağıyor vs. Tahmin etmek çok zor.
hava güzelken |
Tekne turu: tavsiye ederim. Hele de hava açıksa!! Ben çok mutlu oldum. Suyun üzerinden bir tur yapmak her zaman hoşuma gitmiştir. Turistik bir aktivite ama çok hoş.
London Eye |
Son akşam. Leicester Square Roof Top |
Balenciaga Tüylü Terlik :) |
Bu gezimiz oldukça kısaydı. Yine de notlarımı yazmak istedim. Belki gidenlere güzel kısa bir başlangıç notu olur.
Yapmayı isteyip yapamadıklarım:
- Sky Garden'a gitmek. Bu botanik bahçesi gökdelenin tepesine çıkmak ücretsiz ama yaklaşık 1 ay önceden yaptırmak rezervasyon gerekiyor.
- Imax 4D'de güzel bir film izlemek. Çok güzel sinemaları var.
- National History Museum'da dinazor kalıntılarını görmek
- Victoria Albert ve British Museum'a gitmek.
- Notting Hill, Covent Garden ve Camden gibi mahallelerde yürüyerek zaman kısıtı olmadan dolaşmak.
- Hyde Park'ta yürüyüş yapmak.
- Arkadaşlarımın tavsiye ettiği yemek mekanlarını ziyaret etmek.
2 yorum:
Harika teeekkurler bu guzel bilgiler icin 🥰👍
Super notlar paylasim icin tesekkurler
Yorum Gönder